Kahve Tadımı: Coffee Lab

Daha yolun başındayım, bu kahve dükkanını açmış olabilirim; ama Amerikalı kahve duayenlerinin de dediği gibi henüz hiçbir şey bilmediğimin farkındayım.” diyerek mükemmel bir alçakgönüllülükle karşılıyor bizi Coffee Lab’ın sahibi. Kahve tanıtımını çeşitli kollara bölmüş anlatmadan önce; kahve hakkında değindiği ilk konuysa kahvenin tarihi: Keşfinin Etiyopya’da 9. Yüzyıl’da olduğuna dair rivayetler var. Bunlardan biri ve en çok bilinen rivayete göre; bir gün bir çoban keçilerini otlatırken keçilerinin yediği yemişin keçilerine enerji verdiğini fark eder ve kendisi de bu yemişleri tüketmeye başlar, buradan da yayılıp gider. Türk tarihine girişi ise tahmin edilenin aksine oldukça geç; 16. Yüzyıl’da işlenmesi öğreniliyor ve kahve dükkanları açılıyor; Viyana Kuşatması sırasında Avrupa’ya sıçrıyor.

IMG_1241

Peki, bilindiği üzere Güney Amerika’daki kahveler ününü ve şöhretini nasıl kazanıyor? 18. Yüzyıl’da Amerika’ya giden Fransızlar dikiyor bunları Güney Amerika’ya, Brezilya’ya. Kahvenin tarihi hakkında o kadar farklı şeyler öğreniyoruz ki çoğu oldukça şaşırtıcı; İngilizlerin çaya olan düşkünlüğünün aslında sömürgecilikle ilgili olması, kahve karşıtı bir hal alması ve buna rağmen coffee shopların dünyada en çok ilgi gören ülkelerinden birinin İngiltere olması ironisi gibi. Papa İtalyası’nda ise İslam’ın şarabı olarak nitelendiriliyor ve yasaklanıyor. Ticari açıdan da dünyada petrolden sonra en çok satılan ürünlerden birisinin olduğunu öğreniyoruz. Ne yazık ki kahve ticaretine köleleştirmeyle başlanıyor; çünkü gerek ekim gerek yetiştirme açısından oldukça zor bir ürün. Hatta bu nedenle dünyada devleşmiş bazı kahve zincirlerinin çiftçiye daha düşük ücretler ödemek için makineleşmeye gittiğini öğreniyoruz. Bu makineleşme ne yazık ki sadece  ekonomik açıdan etkilemiyor dünyayı; kahvenin aromasını da bozuyor. Tek tek yetiştirilip, kızaran her bir kahve tanesinin ağacından toplanması yerine, makinelerin neredeyse tüm ağacı içine alması sonucu kahvenin aromasının da bozulduğunu öğreniyoruz. Eğer bir kahve tam anlamıyla kaliteli bir işleniş sürecinden geçseydi zincirlerden aldığımız kahvelerin nerdeyse üç katı fazlası bir ücret ödeyecektik. Sanırım bu da kahvenin büyük firmalar tarafından ne hale getirildiğini gözler önüne seriyor.

IMG_1266

IMG_1214

Kahvenin gerek kavrulması gerek çekilmesi için birçok yöntem var. Kahvenin içinde domatesin ya da herhangi bir çiçeğin tadını hissedebileceğinizi biliyor muydunuz? Bu süreç kahvenin kavrulma ve kurutulmasıyla ilgili bir süreç; çünkü kahve bir sünger gibidir ve etrafındaki aromaları içine çeker. Ya kahvenin çekilmesi ve sunumu? Evet, hepimizin tükettiği ve bildiği Nescafe, Türk kahvesi ve Espresso’nun nasıl yapıldığı sunulduğu ya da nasıl daha acı, yağlı ve kaliteli bir kahve elde edilebilir konusuna geliyoruz ve tabii ki bir yandan yapılacak olan tadım için araç gereçler hazırlanıyor. French Press en iyi yöntemlerden biridir ve kahve tadımcıları genellikle bu yöntemi kullanır. Diğer bir yöntem: pour over. Filtrenin elle yapılan versiyonudur ve damakta en temiz lezzeti o bırakır, yumuşak içim sevenler için ideal. Vakum pot: Yağları suya daha çabuk geçirir ama tortu bırakır.

967905_10152886197739802_1003463852_n

Peki ya gurme usulü kahve nasıl tadılır, nasıl tattık? Öncelikle cupping yöntemiyle hazırlanan kahvemiz 4 dakika bekletiliyor ve üstünde oluşan kabuk sıyrılıp kaşık yardımıyla höpürdeterek ve mümkünse gargara yapılarak tadılıyor. Birçok kahve türünü -Guatemala,Kenya,Etiyopya vb.- değişik yöntemlerle tattık. Damak tadımıza en uygun kahve türü hangisi, hangi yöntemle yapılıyor artık biliyoruz. Eğer kahveyi gerçek anlamda seviyorsanız ve bir kahveyi gerçek anlamda tatmak istiyorsanız kesinlikle Coffee Lab’a uğramalısınız; kapıları her daim herkese -özellikle öğrencilere- açık.Kendinizi rahat hissedebilceğiniz nezih bir ortam var, gülen yüzler eşliğinde.

Hazal İlayda ÖZTÜRK

Leave a Comment